İlişkiler ve Pygmalion Etkisi : ‘Kendini Gerçekleştiren Kehanet’
- Ceren Avci
- 3 May 2022
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 May 2022
İlişkilerde beklentinin yüksek tutulması, ilişkilerin sürdürülebilirliğine olumlu katkıda bulunabilir mi? Beklentilerin yükselmesi, mutsuzluğa ve tatminsizliğe neden oluyor, gibi bir söylem var. Oysa bilimsel çalışmalar sizi şaşırtabilir.
Beklentiler nedir?
Sözlük tanımı "Bir olgunun sonunda olması umulan, gerçekleşmesi beklenen şey.". İlişkiler açısından bakarsak, partnerin belirli bir konuda istediğimiz şekilde davranmasını dilemek. Sürdürülebilir ilişkiler için uygun olan, yüksek beklentiler mi düşük beklentiler mi konuyu irdeleyeceğiz. Şimdiden bir fikrim olmakla birlikte en net olduğum konu, beklentilerin olmadığı bir ilişkinin bana pek mümkün görünmediği. Sizin düşüncelerinizi merak etmekle birlikte beklentilerin ilişkilere etkisi konusuna yavaştan giriyorum.
En uzun bekleyiş
Beklentilerin yüksek tutulmasının, olumlu sonuçlar doğurmasında ilişki dinamikleri önemli rol oynuyor. Beklentilerin objektif olasılıklara dayandırılması kritik. Florida State Üniversitesi’nden Psikolog Mcnulty, yüksek beklentilerin iletişim yetkinlikleri zayıf, yüksek stresli, ilişkiye ayıracak çok az zamanı olan çiftler için yürümeyeceğini söylüyor. İlişki dinamiğini bir kenara koyarsak beklentiyi yüksek tutmakla ilgili en büyük problem ise sadece beklemenin bize istediğimizi getireceğini düşünmek. Psikolojide buna büyülü düşünme deniyor. Aslında büyülü düşünme çocukluk dönemindenden sonra, dünyanın gerçek işleyişiyle yüzleştiğimizde, bizi terkediyor. En azından öyle olması sağlıklı olanı. Aksi durumda sadece beklemek, sonu ‘gücenme’ olan uzun bir süreci doğuruyor.

Gücenme
Dr. Gottman ilişkilerde bir çok tartışmanın kaynağının tatmin edilmeyen hayaller olduğunu vurgular. Birçok hayalin gerçekleşmesi de partnerin belirli yönde davranmasıyla mümkün olur. Bu beklentiler, partnerimiz istediğimiz şekilde davranmaz ise hayal kırıklığı ve gücenmeyle sonuçlanır. İşte ‘Beklentilerini düşük tutarsan hayal kırıklığına uğramazsın!’ mottosunu benimsememizin beklendiği an. Aslında beklentileri düşürmeye karar vermeden, gücenmeye uğramayı engelleyebilecek birkaç yöntem var desem!
Pygmalion etkisi ya da diğer deyişle 'kendini gerçekleştiren kehanet'i duymuş muydunuz?

Ovid'in Dönüşümler 'inin 10. bölümünde geçen bir efsanedir. Efsaneye göre Kıbrıslı bir heykeltraş olan Pygmalion kadınlardan pek de haz etmemektedir. Bir gün bir kadın heykeli yapmaya başlar. Yontarken her çekiç darbesinde, hayalindeki özellikleri mermere mıhlar. Sonunda karşısında kendisi için ideal o kadın durmaktadır. Pygmalion her gün izlediği heykeline aşık olur. Aşık olmakla da kalmaz onun gerçek bir kadın olduğuna kendini inandırır. Pygmalion'un bu haline üzülen ve dualarını duyan Venüs, heykeli gerçek bir kadına çevirmeye karar verir. Pygmalion aşkını sıcak ve kanlı canlı hayal ettikçe, heykel gerçek bir kadına dönüşür. Gerisi bildiğimiz gibi... 'Sonsuza kadar mutlu yaşadılar' (?).
1960'larda ise Kaliforniya Üniversitesi Psikoloji bölününde profesör olan Robert Rosenthal tabiri caizse beklentilerin gerçeğe olası etkilerine kafayı takıyor. Çalışma arkadaşı Lenore Jacobson ile birlikte 'pygmalion etkisini' ilk olarak gözlemliyor ve ortaya atıyorlar. Bir grup öğretmen ve öğrenci üzerinde uygulanan deney sonucunda görüyorlar ki beklentiler performans sonuçları üzerinde etkili oluyor. Performansları yüksek olacak beklentisi yaratılan öğrenciler, gerçekten de olumlu yönde performans gelişimi gösteriyorlar.
Daha sonra 'pygmalion' etkisini Rosenthal ve çalışma arkadaşı Babad şöyle ifade ediyorlar:
İnsanlardan belirli davranışlar beklediğimizde, o davranışları gerçek kılacak şekilde davranmamız olasıdır.
Böyle ayakları yere basar şekilde ifade edilse de aslında 'hayallerin gerçeği bükebileceğini'(!) bu deney sonucunda öğrenmiş oluyoruz. Pygmalion etkisinin aynı zamanda 'kendini gerçekleştiren kehanet' diye anılmasının da nedeni bu. İnsana bir an çekim yasasını anımsatıyor. (The Secret'çılar bunu beğendi.) Unutmamamız gereken önemli ayrıntı daha önce bahsettiğim şekilde, malesef, sadece beklememek.

Pygmalion etkisini daha iyi kavranması adına, görsel olarak anlatmak daha kolay olabilir. Etkinin döngüselliği ve gelişime katkısını farketmek açısından da faydalı görüyorum. Sözel olarak kısaca inançlar aksiyonlarımızı etkiler. Aksiyonlarımız başkalarının inançlarını etkiler. Başkalarının inançları onların aksiyonlarını yaratır. Aksiyonları ise bizim inançlarınızı.

İlişkilerde Pygmalion etkisi
Pygmalion etkisini ilişkilerde gözlemek mümkün. Yukarıdaki denklemde başkaları yerine partneri koyduğumuzda yol daha net hale geliyor. İlk adım partnere karşı olumlu beklentilerin olması ve bunları inançla muhafaza etmek. Burada büyülü düşünme etkisinden kurtulmak için kilit nokta aksiyonlarımızın da beklentilerimizle ve inançlarımızla uyumlu olması. Üzerimize düşen de partnerin evrilebileceği kişiye dönüşmesine destek olmak. Bu desteğin, sabrın ve inancın karşılıklı olması da en iyi sonucu getirecek.
Danışanlarımdan biri olan Emel, belirli aralıklarla iki erkekle flört etmeye başladı. İlki olan Erdem iyi görünümlü, iyi eğitimli, aile işini devralmış kendisiyle yaşıt bir erkekti. İlk tanışmalarının ardından ondan oldukça etkilenmişti. Kesinlikle fiziksel bir çekim vardı. Erdem'le sohbet etmenin verdiği keyif inanılmazdı. Her şey iyi gidiyor derken Emel bombayı patlattı: Erdem'e güvenemiyordu. Emel'in Erdem'in güvenilmez biri olduğuna inanması, sürekli onu kontrol etmesine, yaptığı her haraketi sorgulamasıyla sonuçlandı. Erdem ise Emel'in çok kontrolcü ve kıskanç olduğuna inandı. Sorgulamalarından kaçınmak adına Emel'den en basit şeyleri bile saklamaya başladı. Erdem, güvenilmez bir adama dönüşmüştü. Erdem'in sakladığı bazı şeyleri yakalayan Emel başlangıçtan daha kötü bir noktaya gelmişti. Erdem Emel'le bu şartlar altında görüşmek istemediğine karar verdi.
İlişki bittikten sonra Emel konuyu benimle görüşmek istedi. Normal şartlarda kontrolcü ya da kıskanç olmayan Emel, ne olmuştu da en başından beri Erdem'e güvenememişti. Görüşme sonunda Erdem'in, tüm ailece çapkınlığı ile bilinen büyük dayısını anımsattığını farketti. Bu benzetme Erdem'e karşı temelsiz bir inanç geliştirmesine neden olmuştu. Bu Pygmalion etkisinin olumsuz yönde gerçekleştiği bir olaydı. Etkinin bu şekilde olumsuz olması durumuna Golem etkisi adı verilmektedir.

Emel insanlar hakkında inançlarının ilişkilerine etkisini farkettiğinde bir dönüşüm yaşadı. Erdem'den sonra flört ettiği Emre kendisinden birkaç yaş küçük, iyi eğitimli, meraklı, oldukça neşeli ve çok enerjik bir insandı. Emel, Emre'nin enerjisine hayran kaldı. Bu enerjinin kendi hayatına yıllardır aradığı ivmeyi kazandıracağını düşündü. Emre'nin daha önce ciddi bir ilişkisi olmamıştı. Emel'le olmak için istekliydi fakat ciddi bir ilişkinin hayatı paylaşım dinamiklerine uzaktı. Emel bunu farketmesine rağmen birlikte güzel bir geleceğe sahip olabilecekleri inancından güç aldı. Emre'ye onunla vakit geçirmekten büyük keyif aldığından, enerjisinin ona çok iyi geldiğinden ve paylaşımlarının ilişkiyi günden güne güçlendirdiğinden bahsetti. Daha fazlasını iple çektiğini de ekledi. Emre, Emel'in bu konuşmasından çok etkilendiğini saklamadı. Emel, sonraki süreçte Emre'nin önem verdiği özgürlük alanlarını korumasına destek oldu. Emre kısıtlanmadığı ve özgürce kendi olduğu bu ilişkide vakit geçirmekten çok hoşlanıyordu. Aralarında bu sinerji ilişkiyi besledi. Emre enerjisini korurken bir yandan da Emel'le olan paylaşımlarını arttırma yoluna gitti. Son görüşmemizde Emel ilişkisinin geldiği nokta için şöyle demişti:
Sanki olumlu hislerin birbirinden beslenerek yarattığı yeni bir dünyada gibiyim. Bu dünyanın sınırlarını biribirimize karşı iyi niyetler besleyerek çizdik. Açıklık, destek olmak, iyi düşünmek, güvenmek ve çaba göstermek hem onun hem benim içimizdeki iyi yanları ortaya çıkardı.

Pygmalion etkisi, özellikle birbirlerine karşı tutkusu, açık beklentileri ve inançları olan çiftler için büyük fark yaratabilir. Emel'in hayatında olduğu gibi, bazı inançlarımızla, tersini de gerçekleştirmek mümkün.

Beklenti iletişimi: Kazan-kazan
Beklenti etkisinin en önemli noktalarından birisi beklenti iletişimi. Bilhassa alt-üst konumunun ya da ödül-ceza sisteminin olmadığı ilişkilerde tarafların ortak çabasına ihtiyaç duyulur.
Birincisi, birisinin, ne olduğunu bilmediği beklentilere göre yaşaması mümkün değil.
Özellikle ilişkilerde iletişimi kurmasak bile, kendi beklentilerimizin dışında davranışlar sergileyen bir partner, anlaşma bozucu olarak görülür. Kendi kendine partnerinin yaptığı bir hata için "nereden bilsin benim böyle düşündüğümü" diyen birisini görmedim. Bununla birlikte ilginç bir durum var. Birçok danışanımla ilişkilerin temel problemi olarak geldiğimiz son nokta bu cümle oluyor. Sonu gücenme ya da hüsran olan büyülü düşünmenin önüne geçmek için iletişimin kurulması çok önemli.
İkincisi, herkes kendisi için en iyisi olduğunu düşündüğü şekilde davranmak ister.
Partnerimizin kendi değerleri ve hedeflerinin dışında bir şekilde davranmasını beklemek gerçekçi değil. Aynı şekilde bizim de öyle. Kısaca beklentiler kazan-kazan alanlarını sever. Uzlaşmanın mümkün olduğu alanda kalmak için bir egzersiz var:
Hem siz hem partneriniz "Bu konuda nelerden kesinlikle vazgeçemem?" sorusunu kendinize sorun
"Bu konuda nelerde esneyebilirim? sorusunu kendinize sorun.
Yeterince düşündükten ve not aldıktan sonra pazarlık edebilirsiniz.
Konuyu kapatırken
İlişkilerde beklentilerin, olumlu ya da olumsuz, kendini gerçekleştiren kehanetler yaratabileceği net. Sürdürülebilir ilişkiler için pygmalion etkisinden yararlanmak akıllıca olabilir. Süreci doğru yönetmek adına, dikkat edilecek birkaç hususu unutmamak yeterli. Beklentilerin ilişki dinamiğiyle uyumlu olması, beklenti iletişiminin yapılması, beklentiler konusunda uzlaşırken kazan-kazan şartları yaratılması, aksiyonların beklentilerle uyumlu olması...
Sizin ilişkilerde beklentileriniz neler?
Dipnot: Yazılarım içinde verdiğim örnekler, bazı kavramları, olguları ya da görüşleri daha net açıklayabilmek adına farklı kişi ve olaylardaki ayrıntılar sentezlenerek yazılmıştır. Gerçek kişilerin isimleri, olay detayları ve ya koçluk görüşleri içerisindeki dialoglar birebir kullanılmamıştır.
Kaynak/Öneri:
Bloom, L. and Bloom, C., 2016. Happily Ever After...and 39 Other Myths about Love: Breaking Through to the Relationship of Your Dreams. New World Library.
Gottman, J. M., & Silver, N. (2021). Evliliği sürdürmenin yedi ilkesi. Varlık Yayınları (Original eserin yayın tarihi 1999).
McNulty JK. Should Spouses Be Demanding Less From Marriage? A Contextual Perspective on the Implications of Interpersonal Standards. Personality and Social Psychology Bulletin. 2016;42(4):444-457. doi:10.1177/0146167216634050
Rosenthal, R, and L. Jacobsen. Pygmalion in the classroom: teacher expectation and pupils’ intellectual development. New York: Holt, Rinehart and Winston, 1968.
Rosenthal, R., and E. Y. Babad. 1985. Pygmalion in the gymnasium. Educational Leadership 43 (1): 36–39.
Comments