Kadın, Erkek ve Duygular: 9/2
- Ceren Avci
- 11 Nis 2022
- 4 dakikada okunur
Aslı “Nasıl yani?” dedi. “Gerçekten iki gündür sana kırgın olduğumu anlayamadın mı?”
Ahmet “Yorulduğunu ve bir şey yapmak istemediğini söyledin.” Aslı’nın alt dudağı öne doğru çıktı, dudak kenarları aşağı sarktı. Nasıl bu kadar kör olabilir, diye düşündü.
“Fazla büyütüyorsun şu an” diye ekledi Ahmet. Aslı, Ahmet’in onun duygularına olan duyarsızlığıyla irkildi. Gözleri iyice kısıldı. Sonra da göz yaşlarına boğuldu.
Aslı’nın ağlaması Ahmet’i beklemediği bir anda yakaladı. “Ağlama. Neden ağlıyorsun şimdi? Boşuna zamanımızı harcıyorsun üzülerek” diyebildi. Aslı’nın bu denli yoğun bir duygu yaşıyor olması, onda büyük bir rahatsızlık hissi yaratıyordu. Ahmet’in zihninden çözümsüzlük, çaresizlik ve karmaşa dolu düşünceler ve hisler geçiyordu.
Ahmet, Aslı’nın ağlamadan önce yüzünde beliren ifadeleri okuyabilmiş olsaydı, hem daha tedbirli konuşacak hem de göz yaşlarını daha sakin karşılayabilecekti.

Aslı’nın karşısında bir kadın oturuyor olsa, çoktan mendili hazırlamıştı. Böyle diyorum çünkü kadınlar diğer insanların yüzlerindeki duygu ifadelerini okuyabiliyor. Yüzle kalmayıp, ses tonunu da yorumlayabiliyor ve duygu değişimlerini fark edebiliyorlar.
Erkekler kadınların yüzlerindeki üzüntüye dair işaretleri %40 başarı ile okuyabilirken, kadınlarda bu oran yaklaşık %90. Çoğunlukla ilişkilerde erkeklerin duyguları anlamaması, konuşamaması üzerine tartışmalar alevlenir. Duygusal resimlere dahi bakarken beyninde dokuz farklı bölge aydınlanan bir kadın ile sadece iki bölge aydınlanan bir erkeğin, söz konusu duygular olunca birbirlerini biraz garipsemeleri olağan diye düşünüyorum.

Önceki yıllarda kadın ve erkeğin eşitliği üzerine oldukça tutkulu bir savunucuydum. Eşitliği tanımlarken de, zihnimde, erkeğin ve kadının eş özelliklere, yeteneklere, kapasiteye sahip olduğu algısı hakimdi. Zaman içinde okuduğum sayısız kaynakla geldiğim nokta farklı kapasitelerde, farklı yeteneklerde ama eşit oldukları. Kadın ve erkek biyolojik olarak, farklı alanlarda birbirinden daha üstün potansiyellere sahip. Biyoloji de sadece fiziksel özelliklerimizden sorumlu değil. Zihnimizin çalışma şeklinden, duyguları ele alışımıza kadar insana dair hemen her şeyle ilgili. Depresyon dahi, bazı genlerin belirli türlerine sahip olan kadınlarda daha kolay tetiklenebiliyor.
Kadınlar olarak, erkeklerin çoğunluğunu duyguları anlamayı istememekle ya da duyarsız olmakla suçlayabiliriz. Ya da erkekler olarak, kadınlar için duyguları abartıyor diyip kestirip atabiliriz. Fakat bu fizyolojik farkların, insanın duyguları anlama, yaşama ve kontrol etmesi üzerindeki yadsınamaz etkisini görmezden gelmek olur. John Gottman’ın basit ama aydınlatıcı bir sözü var:
“...sonsuz tartışmalar, aramızdaki derin bir farklılığın simgesidir ve sorunu yerli yerine oturtabilmek için önce bunun ele alınması gerekir.”.
Özellikle duygular söz konusu olduğunda bu farklılığı kabul etmek bir çok olası sorun için öncül tedavi. Nihayetinde hepimiz “ben olsam ... yapardım/yapmazdım” sendromundan müzdaripiz. Aslı’nın Ahmet’in onun duygularını farkedip içini okumasını istemesi gibi. Ahmet de bu arada tabi “buna da ağlanmaz yani” diye içinden geçiriyor. Kim ağlamaz? Ahmet ağlamaz. Aslı ağlar. Olay kadının ve erkeğin -ve ilginçtir ki aslında tüm insanların- birbirinden farklı davranabileceğini kabul edebilmek. Çünkü beklediğimiz davranışları göremediğimizde, sonu gücenmeyle bitecek şekilde peşinden bir sürü hüküm de geliyor.
Fazla laf oldu ama birçok ilginç gerçek var elde. Sıralamanın tam sırasıdır:
Kadınlar bunu nasıl yapıyor?
Kadınlar bir yüz ifadesi ya da ses tonu ile karşılaştığında otomatik olarak kopyalıyor. Kopyalanan bilgi kadının duygu bilgi bankasına sinirlerle iletiliyor ve benzer durumlar araştırılıyor. Yalan söylendiği durumlarda görülen bir ifade ise, kadın söylenenin samimi olmadığını çok hızlı şekilde kavrıyor.
Ayna nöronlar nedir?
Kadınların -ve aslında erkeklerin de- bir hareketi kendileri de başkası da yapsa aynı şekilde ateşlenebilen nöronlarına bu isim veriliyor. Birinin yüzündeki kasılmayı, kendi yüzü kasılmış gibi hissedebilmeyi ve altındaki duyguyu anlamayı sağlıyor. Kısaca empati ve sosyalleşmenin biyolojik kaynağı diyebiliriz. İşte bu nöronlar kadınlarda erkeklere göre daha fazla.
Neden kadınlar daha iyi duygu okur?

Biyolojik olarak bakarsak, her ne kadar primatlar üzerinde gerçekleşen deneyler olsa da, bilim insanları kadınların ayna nöron sayısının erkeklerden fazla olduğunu düşünüyorlar.
Buna neden ihtiyaç duyulmuş dersek, birçok evrim psikologu, kadınların duyguları hızla okuma, yüksek empati ve başkasının acısını hissetme yeteneklerini, taş devrinin potansiyel tehlikelerinden korunma açısından avantaj kazandırdığını tahmin ediyorlar. Yani doğal seçilime bağlarsak muhtemeldir ki bu yeteneklere sahip kadınlar ve çocukları daha çok yaşadılar. İlave olarak kadınların bu yeteneği henüz konuşamayan bebekleri anlamak için de geliştirmiş olabileceği ifade edilmiş.

Erkeklerde durum ne?
Erkek beyninin söz konusu duygular olduğunda öncül tepkisi ‘görmezden gel’’dir. Duygular ancak göz yaşları, bağırışlar gibi daha yüksek seviyelerde kendini gösterdiğinde bir erkeğin tam anlamıyla dikkatini çekebilir. Yine de yoğun duygular karşısında çözüm üretemez ve çaresiz hissederler. Onlar için bu duyguları görmek yoğun bir umutsuzluk kaynağıdır. Tepkileri de -bunun üzerine çalışmadıkça- biz kadınlara biraz tuhaf ve soğuk gelebilir.
Çok da şaşırtıcı olmayacak bir nokta var. Erkekler söz konusu öfke ve tehdit olduğunda en az kadınlar kadar hızlı bu ifadeleri okuyabiliyorlar. Saldırgan olarak algınan bir tehdit karşısında hızlı tepki verdikleri gibi ani bir de kas tepkimesi görülür. Savaşa hazır! Yüzünüze son beş dakikadır konuçlanan hüzün ifadesi es geçilirken, kaşınızı çattığınız an beyinlerinde “öfke” diye alarmlar çalmaya başlıyor. Erkek beyni sonuç çıkarımı: bana öfkelendi.
Bilim insanları tüm bunları, erkeğin duygusal ifadeleri çözmek için çok daha uzun bir zamana ihtiyaç duymasıyla açıklıyor. Genellikle de buna vakitleri olmuyor. Erkekler duygusal bir süreç yaşadıklarında bunu kendi başlarına atlatmaya çalışırlar, kimseyle temasa geçmek istemezler. Kadınların da böyle istediğini varsayarlar.
Muhtemeldir ki tüm bunların bir temel nedeni de: erkeklerin öfke, korku ve saldırganlık merkezi olan amigdalalarının kadınlardan daha geniş fakat bunları kontrol eden prefrontal korteksin daha dar olmasıdır.

Kadınlar ve öfke
Kadınlar geniş prefrontal korteks sayesinde öfke tepkilerini daha kolay dizginleyebilir, sakinleştirebilir ve erteleyebilirler. Öfke kadınlarda içgüdü, çatışma ve acı beklentileri, sözel devreler yoluyla kendini gösterir. Öfke tepkileri erkeklere oranla uzun zaman alsa da eğer o alana adım atarlarsa bir erkeğin çok zor erişebileceği yoğunlukta ve keskinlikte bir sözel saldırı-savunma tepkisi geliştirirler. Erkekler bu seviyede bir sözel akışla başa çıkamayak şekilde çaresiz hissetiklerinde, fiziksel tepkiyle karşılık verebilirler.
Duyguların dünyası söz konusu olduğunda kadının ve erkeğin yapabileceği en akıllıca şey farkları kabul etmek olur. Bu farklılıkları kavramak, bu iş bu kadar demek değil elbette. Empatinin geliştirilmesi o kadar kolay olmasa da partnerlerin birbirlerini tanıyarak, hassasiyetlerini bilerek, “ben olsam ... yapardım/yapmazdım” beklentilerini kenara koyarak, zor durumlarda ilişkiye destek olacak sevgi bankalarını güçlendirmeleri oldukça olasıdır.
Dipnot: Bireylerin biyolojik cinsiyetlerinden, içine doğdukları kültürden hatta bakım verenlerinden farklı davranışlar sergileyebileceğine inanıyorum. Bilhassa karakterin cinsiyetten bağımsız gelişebileceğine dayanarak, kesin kalıplara sokulmamasını tercih ediyorum. Hatta böyle şeyler duyduğumda “tüm genellemeler sadece genellemedir, bireyleri bağlamaz” derim gülümseyerek. Bununla birlikte, yazımı bilimsel araştırmaların kanıt olarak beyan ettikleri istatiksel bilgileri temel alarak yazmayı da uygun buluyorum. İstatistiklerin dışında olan herkese yarattıkları farklılıkla dünyayı tek düzelikten kurtardıkları için sevgilerimi yolluyorum.
Kaynak/Öneri:
Gottman, J. M., & Silver, N. (2021). Evliliği sürdürmenin yedi ilkesi. Varlık Yayınları (Original eserin yayın tarihi 1999).
Brizendine, Dr. L. (2016). Kadın beyni (13. bs.) Say Yayınları (Orijinal eserin yayın tarihi 2006).
Brizendine, Dr. L. (2016). Erkek beyni. Say Yayınları (Orijinal eserin yayın tarihi 2010).
Tatkin, S. (2011). Sevgi ile bağlanma. Diyojen Yayıncılık. (Orijinal eserin yayın tarihi 2011)
Hanh, T. N. (2020). Öfke: ateşi söndürmek için bilgelik. Sola Unitas. (Orijinal eserin yayın tarihi 2001)
Kitaplar için linkler:
Comments